NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الرَّحِيمِ
بْنُ مُطَرِّفٍ
الرُّوَاسِيُّ
حَدَّثَنَا
عِيسَى عَنْ
سَعِيدٍ عَنْ
قَتَادَةَ
عَنْ أَنَسِ
بْنِ مَالِكٍ
قَالَ
أَرَادَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنْ يَكْتُبَ
إِلَى بَعْضِ
الْأَعَاجِمِ
فَقِيلَ لَهُ
إِنَّهُمْ
لَا
يَقْرَءُونَ
كِتَابًا إِلَّا
بِخَاتَمٍ
فَاتَّخَذَ
خَاتَمًا
مِنْ فِضَّةٍ
وَنَقَشَ
فِيهِ
مُحَمَّدٌ
رَسُولُ
اللَّهِ
Enes b. Malik (r.a)
şöyle demiştir: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bazı yabancılara
mektup yazmak istedi. Kendisine, "Onlar mühürsüz mektubu okumazlar"
denildi, bunun üzerine gümüşten yüzük bir mühür edindi. Ve ona (Muhammedün
Rasûlullah) Muhammed Allah'ın Resulu'dür" cümlesini kazıttı.
İzah:
Buhari, Libas; Müslim,
Libas; Tirmizî, İstizan
Hadisin Buharî'deki bir
rivayetinde Hz. Nebi (s aym yabancılardan bazılarına mektup yazmak istediği,
diğer bir rivayetinde de Romalılara mektup yazmak istediği ifâde edilmektedir.
Buharî'deki başka bir rivayette "Muhammedün Resûlullah" cümlesinin üç
satır halinde nakşedilmiş olduğu her satırda bir kelimenin yer aldığı ifade
edilmektedir. Aynı hâdîs'in Sahîh-i Müslim'de üç rivayeti vardır. Bunlardan
birisinde Efendimiz'in Acem'e diğer birisinde de Kisrâ, Kaysar ve Necâşi'ye
mektup yazmak istediği belirtilmektedir. Ayrıca bazı rivayetlerde Hz. Enes
sonunda "sanki onun beyazlığını görür gibiyim" demektedir.
Ebû Davud'un
rivâyetindeki "Eacim" kelimesinin "yabancılar diye terceme
edilmesi, bu rivayetlerin hepsine şamil olur kanaatindeyiz.
"Yüzük" diye
terceme ettiğimiz kelimesini, hâtem şeklinde de, hatim şeklinde okumak
mümkündür. Kamûs'ta bu
kelimenin yedi lügati
olduğu ifade edilmekte ve bunlar teker teker sayılmaktadır. Biz, o lûgatlarin
hepsini buraya aktarmaya lüzum görmedik.
Hâtem veya Hâtîm:
Mühür, yüzük, bir şeyin sonu, bir milletin veya grubun sonuncusu, atın
ayağındaki hafif sakarlık, kısrağın memelerinden karnına doğru olan kısım
manalarına gelmektedir. Rasûlullah (s.a.v.)'in mührü, yüzüğünün kaşına
nakşedilmiş olduğu için, bu bâbdaki mühür kelimesi, aynı zamanda yüzük
mânâsını da içine almaktadır.
Hâdîs-i şerifte,
Rasûlullah (s.a.v.)'in bazı yabancılara mektup yazmak istediği
bildirilmektedir. Bunlardan maksat, yabancıların liderleridir. Yani Roma
İmparatoru, İran kisrası ve Habeş necaşisi'dir.
Hz. Nebi (s.a.v.)'in
mektup yazmasından maksat, mektup yazdırmasıdır. Bu söz şekline mecaz denilir.
İşin yapılmasını emreden, yaptıran kişi; onu bizzat yapmış gibi ifâde edilir. Meselâ,
Süleymaniye Camii’ni Sultan Süleyman yaptı, denilir. Halbuki camiyi o yapmamış
yaptırtmıştır. İşte bu anlatım şekli mecazdır, Karine de örftür. Bu izaha göre,
Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yazı yazmayışına delâlet eden haberlerle, bu hadis
arasında bir çelişkinin olmadığı görülür. Ayrıca Rasûlullah'in önceleri yazı
yazmayı bilmezken daha sonra öğrenmiş olması da muhtemeldir.
Metinde görüldüğü üzere
Sahâbîler, Efendimiz'e yabancıların mühürsüz mektuplara itibar etmediklerini
söylemişler, O da kaşı üzerinde "Muhammedün Rasûlullah" Muhammed
Allah'ın rasûlüdür, ibaresi bulunan gümüşten bir yüzük yaptırmıştır.
Yabancıların mühürsüz mektuplara itibar etmeyiş sebepleri, mühürün mektubu
yazana delâlet etmesi, mektuba başkaları tarafından bir takım ilâvelerin
yapılmasını engellemesi ve mektuba ciddiyet kazandırmasıdır.
Hâdis-i şerif yüzük
takmanın caiz olduğuna delâlet etmektedir. Bu konudaki fıkhı hükümlere babın
son hadisinin izahı esnasında temas edilecektir.